Cuma, Nisan 07, 2006

Değerli grup üyeleri,
Yıllar önce yazdığım ve yılda 2 kez tüm medya mensuplarına, milletvekillerine ve üyesi olduğum yazışma gruplarına gönderdiğim ÇÖZÜMBOZAR başlıklı yazımı size de yolluyorum.
Uygun bulursanız, daha fazla gruba yayılmasına yardımcı olmanızı rica ediyorum.
Saygıyla...
Mehmet Sağlam
İZMİR
------------------
SORUNLARIMIZ VE ÇÖZÜMBOZARIN ÇÖZÜMLERİ Değerli Dostlar, Türkiye Cumhuriyeti devleti, milleti ve vatandaşları olarak, birikmiş, arapsaçına dönüşmüş, kronikleşmiş; fakat çözüm bekleyen binlerce sorunla karşı karşıyayız. Sorunlarımız öylesine köryumak olmuş ki, birini çözdüğümüz zaman o çözüm bile başımıza yeni bir dert açabiliyor. Bir başka deyişle, antikalaşan sorunlarımız kendi içinde öyle bir denge oluşturmuş ki, bu dengenin bozulmasına izin vermeyen bir kısırdöngü yaratmış. Bu tür dengelenmiş problemler deryasına dünya literatüründe herhangi bir isim verildiğini sanmadığım için önce bu açmaza bir isim koymak istiyorum: ÇÖZÜMBOZAR. Şimdi... Bu dünya Türkiye’den ibaret olsaydı; “demek dünya düzeni ve evrensel kanunlar böyle işliyor” der, kendi çözümbozarımız içinde mutlu mutlu yaşayıp giderdik. Fakat -ne yazık ki- dünyayı küreselleştirmek isteyen ve bizim çözümbozarımızı bir dünya sorunu olarak gören ülkeler de var bu dünyada ve bizi ara sıra “dürterek” mutsuz ediyorlar. İnsan hakları, ifade özgürlüğü, Kopenhag Kriterleri veya 36 fasikülde 2 bin standart gibi isteklerini ikide bir temcit pilavı gibi pişirip pişirip önümüze sürüyorlar! Yani topyekûn mutluluğumuz, Batı’ya endekslenmiş durumda. O nedenle kendi kişisel ve ailevi sorunlarımızı bir yana bırakarak, oturmuş ülke ve dünya sorunlarını tartışıyoruz büyüklü küçüklü. Tartışıyoruz da n’oluyor? Çözümbozarımızı bozabiliyor muyuz? Fasit dairenin dışına çıkabiliyor muyuz? Evimizde, köyümüzde, kentimizde gözle görülür bir iyileşme arzı endam ediyor mu? Gazete ve televizyonlarda bize somut olmasa bile soyut bir ipucu verecek, gönlümüzü ferahlatacak yeni bir haber okuyup izleyebiliyor muyuz? Hayır, hayır, hayır!... Peki n’olacak? Osmanlı’nın Duraklama Devri’nden beri yaşadığımız sorunlara son vermek için daha kaç gerileme, yıkılma ve yeniden kuruluş devri yaşayacağız? 15 devlet kurup yıkmışız zaten. Atatürk’ün önderliğinde kurulan bu genç Cumhuriyet’i de mi yıkıp yeniden yapmaya çalışacağız? Cumhuriyet çok mu yaşlandı ki? Yoksa insan yaşı ile devlet yaşını mı karıştırıyoruz birbirine? Yıkmadan revize etmek ve onarıp güzelleştirmek sanatını ne zaman öğreneceğiz acaba? Aslında bu çözümbozar karabasanını bir bilgi-teknoloji-üretim-refah düzenine dönüştürmek için tek bir formül gerekiyor ve şu anda mevcut. Fakat çözümbozarımız hep “Amerika’yı yeniden keşfetmek”le iştigal ettiği için formüldeki bilinmeyenleri bulup denklemi çözmeye bir türlü yanaşmıyor. Adı üstünde; Ç.ö.z.ü.m.b.o.z.a.r. Şimdi önce omuzlarımızı çöktürecek kadar ağırlaşan bu çözümbozarı oluşturan problemlerin listesini yazalım, reçetemizi: 1-Çarpık ekonomik sistem veya sistemsizlik 2-Giderek büyüyen iç-dış borçlar ve dev faiz sarmalı 3-Hastalıklı sağlık sistemi 4-İnsan merkezli değil, sistem merkezli ve ezberci eğitim sistemi 5-Büyüyen işsizlik sorunları, ulusal dokunun dejenerasyonu 6-Depreme hazırsızlık ve çarpık kentleşme 7-PKK ve Kuzey Irak sorunu 8-Radikal İslam ve türban sorunu 9-Yolsuzluklar, rüşvet, hortumculuk, çeteler, kara para vs. 10-Yozlaşmış, itibarsızlaşmış siyaset ve siyasetçiler sorunu 11-Hazine ve kamu kaynaklarının kontrol ve dağıtım kavgası 12-Kötü yönetim ve bürokrasinin vizyonsuzluğu 13-Sistemin hantallığı ve tıkanıklığı 14-Demokrasi sorunları (temsil, katılım ve denetim yoksunluğu) 15-Siyasi partiler yasası ve seçim sistemi sorunları 16-Yürütme, yasama, yargı sorunları 17-Vergi adaletsizliği 18-Tarım ve hayvancılık sorunları 19-İşçi-işveren, esnaf ve KOBİ sorunları 20-Belediye hizmetlerinde merkeziyetçi yapı ve sorunları 21-Gıda güvensizliği, gıdalardaki kimyasallar sorunu 22-Enerji sorunu 23-Trafik canavarı 24-Medyanın patavatsızlığı ve bazı dış güçlerin güdümüne girmiş olması 25-Modernleşme sancıları, feodal yapının sosyolojik sorunları 26-Avrupa Birliği’ne katılım sancıları ve sorunları 27-ABD’nin yarattığı global sorunlar ve bizden beklentilerinin olumsuz yansımaları 28-Küreselleşme sorunları 29-Tarihsel ve jeopolitik sorunlar 30-Kıbrıs, Ege ve uluslararası sorunlar 31- Küresel yönetişim (Global governance) ve Küresel Elit/Sermaye sorunları 32-Kültür, edebiyat ve sanat sorunları 33-Çözüm üretememe ve kısır yaratıcılık sorunları 34-Üniversitelerin bilime yabancılığı, aydınların sorunları 35-Araştırma, veri tabanı ve sistematik noksanlığı 36-Psikolojik sorunlar, karamsarlık, kişisel tatminsizlikler 37-Doğulu-Batılı kompleksi, özgüven yoksunluğu, “baba” arayışı 38-Kısa yoldan zengin olma hevesi ve bu uğurda yok edilen değerler 39-Ahlâkî ve etik sorunlar 40-Bireyselleşme sorunları 41-Ulus olarak cinsel tatminsizlik sorunları 42-Evlilik ve aile sorunları 43-Kadın ve insan hakları sorunları 44-Çocukların ve gençlerin sorunları, uyuşturucu madde bağımlılığı 45-Ana-babaların sorunları 46-Engellilerin, yaşlıların ve emeklilerin sorunları 47-Üretmeden tüketme alışkanlıkları 48-Beyin ve sermaye göçü 49-İletişim sorunları (Dil yozlaşması ve kavram kargaşası) 50-Uluslaşamama, nemelazımcılık ve “düşük sinerji toplumu” olma sorunu... Bu sorunların açılımını yapmak için ciltler dolusu kitap yazmak gerekir. Ne var ki bu başlıklar size sorunlarımız hakkında ortalama bir fikir vermiştir. Bunların çoğu geri kalmış veya gelişmekte olan ülkelerin ortak sorunlarıdır; bazıları gelişmiş ülkelerde pek görülmez ve bazıları da Türkiye’mize özgü problemlerdir. Ulus olarak (aydını, akademisyeni, sanatçısı, siyasetçisi, yazarı, çizeri ve sade vatandaşı) bu sorunları durmadan konuşuyor, tartışıyor ve her fırsatta, her toplantıda bir hünermiş gibi durmadan dillendiriyoruz. Fakat ve maalesef bunların üstesinden gelecek çözüm yollarını bulmada veya uygulamada topyekun aciz kalıyoruz. Bunlardan bazılarının çözüm formülleri zaten var, ama devletin kasasında yeterli parasal kaynak yok. Bazıları araştırma ve veri tabanı istiyor. Bazılarının henüz çözümünü bulmuş değiliz. Bazıları savsaklanıyor ve bazıları da mevcut statükonun devam ettirilmesi için gözardı ediliyor. O hâlde, hedefe yönelik çözümleri bulmak ve uygulamak için şunlar gerekiyor: 1- Ulusal ve siyasi irade ve kararlılık 2- Derin devletin sivilleşmesi 3- Düşünce kuruluşlarının ve üniversitelerin işbirliği 4- Yaratıcı çözüm formülleri ve cesur kararlar 5- Ulusal kalkınma seferberliği 6- Varlıklı ve varlıksız vatanseverlerin kişisel ve kurumsal özverileri 7- Parasal kaynak 8- Yeraltı zenginliklerinin ekonomiye kazandırılması 9- Uygulama 10- Süreklilik Gelelim reçetemize... Aslında tüm bu sorunların üstesinden gelmek için kurulmuş bakanlıklar, üst kurullar ve oralarda çalışan yetenekli insanlar var; fakat görüyoruz ki, işler bir türlü istenilen biçimde yürümüyor ve çözümbozar kâbusundan uyanamıyoruz. Öyleyse, benim önerim şu: Yukarıda 50 madde olarak yazdığım sorunlar kategorize edildiğinde, 20 başlık altında toplanabilirler. Bu 20 sorun kümesini irdelemek, değerlendirmek ve çözümlerini geliştirmek için, bir ULUSAL DÜŞÜNCE KURULUŞU (National Think-tank) tesis edilmeli: a- Bu kuruluş 40 kişiden oluşacak: Her bir sorunun çözümü için karşıt görüşlere sahip iki kişi... Bu heyette, ülkede veya yurtdışında yaşayan ve alanlarında çok başarılı, yaratıcı, dinamik, özverili ve vatansever bilim insanları, akademisyenler, bürokratlar, yöneticiler, sanatçılar, subaylar ve halkın temsilcileri yer alacak, b- Bu heyet; tüm yazılı ve görsel medyada ulusa tanıtılacak ve bir yemin töreni ile ant içip göreve başlayacak, c- TBMM’nde çıkarılacak bir kanunla olağanüstü yetkilerle donatılacak ve tüm devlet arşivlerine girme özgürlüğüne kavuşacak, d- Çalıştıkları kurumlardan bir veya iki yıl ücretsiz izin alınacak ve kazandıkları paranın birkaç kat üstünde maaş verilecek, ayrıca ödüllendirilecek, e- Abant toplantılarının yapıldığı tesise benzer bir yerde tüm konforları ve ihtiyaçları sağlanarak uygun çalışma ortamına kavuşturulacak, f- Devlet dairelerinde çalışan herkes, heyet üyelerine yardımcı olmada ve istedikleri bilgileri toparlamada seferber edilecek, g- Ürettikleri çözümler hemen halka duyurulacak ve medyada halkın da katılımı ile tartışılacak, ortaya çıkan yardımcı görüşler ve öneriler onlara derhal iletilecek, h- Muhatapları, Cumhurbaşkanı ve Başbakan olacak ve önerileri ivedilikle yürürlüğe konulacak, gerekirse o yönde kanunlar çıkarılacak, i- Bu heyete siyasi amaçla veya çıkar sağlamak için yanaşanlar derhal medyada teşhir edilecek ve kim olursa olsun “utanmaz adam” ilan edilerek yargıya sevk edilecek. j- Bu kişiler mutlaka bulunmalı ve ilk genel seçimlerde sadece bu heyeti oluşturmak için değil, diğer meclis komisyonlarında da görevlendirilmek için TBMM’ne milletvekili olarak kazandırılmalıdırlar. Bunu yapmak çok mu zor? Hiç de değil... Peki kim başlatacak bunu? Cumhurbaşkanı mı? Siyasiler mi? Ordu mu? Bürokratlar mı? Bunu önce halk isteyecek ve “tepedekilere”, bilinçli demokratik kitle örgütleri kurarak yaptıracak! Burada tüm sivil toplum örgütlerine, birey olarak her Türk vatandaşına, medyaya ve medyada sesini duyurabilen herkese büyük görevler düşüyor. Bu önerimi makul bulan, bir çözüm yolu olarak kabul eden her vatanseveri göreve çağırıyorum. Lütfen tüm önyargılarınızı ve kişisel çıkarlarınızı bir yana bırakıp bu çözümbozan “denge”yi yıkmak için seferber olunuz. Gemi su alıyor ve içindeki 74 milyon insan boğulma riski ile karşı karşıya. Daha fazla vakit kaybetmeye tahammülümüz kalmadığını görmüyor musunuz? Türkiye Cumhuriyeti ve tüm vatandaşları büyük tehlike altında. Ülkenin en gelişmiş beyinlerini ve özverili yüreklerini bir araya getirip bir kurtuluş yolu bulmak zorundayız. “Bir Türk dünyaya bedeldir ama iki Türk (takım ruhuna sahip olmadığı için) beş para etmez” sözünün aksini kanıtlama zamanı hızla geçiyor. Bunu yapamazsak, Türkiye eninde sonunda sevimsiz bir rejim ile yönetilmeye mahkum olacaktır. Zira hırsızlık, yolsuzluk, vurgunculuk ahlâksızlık ve saygısızlık artık su başlarını tutan tüm idarecilerin ve de halkın büyük bir kesiminin içine sinmiştir. Bu bataklık kendi kendini temizleme yeteneğini kaybetmiştir. Fakat ben, bu yetkilerle ve sorumlulukla donanıp da yüksek karakterini her türlü ahlâksız teklife karşı koruyabilecek 40 kişinin, bu milletin içinden çıkabileceğine inanıyorum. Dağ başını duman almış, yürüyelim arkadaşlar!... Saygıyla... Mehmet SAĞLAM mehmetttsaglam@gmail.com İZMİR
Dergimizin adresi. http://www.atadost.com

YAHOO! GROUPS LINKS

Hiç yorum yok: