Salı, Şubat 21, 2006

FIRLAMA BILGE

ODTU Felsefe Bölümü Baskani Prof. Dr. Ahmet Inam ile yapilan bir söylesi:

— Sayın Hocam, “Hayvan” dergisine verdiginiz beyanatta: "Bilge dedigin firlama olur.” demissiniz. Bu görüsünüzde israrli misiniz?

— Gayet israrliyim, hatta bu görüsümü daha da ileri götürdüm, bilge dedigin hem firlama olur, hem de puşt olur diyorum. Bilge, hayatin bütün hazlarinin ardindan kosar ama o hazlarin hiçbirinin dangalagi olmaz. Serserilerle konusur, berduslarla arkadaslik eder, bir sürü dedikodunun farkindadir, magazinleri izler ama bulasmaz. Günde on bes dakika televizyon izler ama sonra genellikle evleri iki katli oldugundan yukari çikar, Mevlana'yi Farsçasindan okur, yatmadan önce iki bardak sarap içer. Bilge adamda hem sokakta süren hayati yasayabilme yetenegi ve gücü vardir hem de o hayatin disina çikabilme cesareti. Yani bilge insan, hayatin içindedir. Leman'i, Penguen'i okudugu zaman esprileri anlar, mel mel bakmaz. Yani ben bilgeyim, bu adamlar ne biçim espri yapiyor, çok ayip demez. Son çikan küfürleri bilir. Yeni küfürler üretir. Yasamdan tat almayi bilir ama bunu hiçbir zaman ayaga düsürmez. Ayagiyla yasadigi yasami, yukari çeker. O küfür ettigi zaman, küfür onda besmele gibi bir sey olur. Bizde bilge, yerinden kalkmaz, aksakalli, yemek yemez, çisi gelmez biri olarak bilinir. Oysa bilge dedigin dogal gaz kuyruguna girer, sirasini kapan olursa kavga eder, gerekirse karakolluk olur. Bu tanima göre bilgelik, akademisyenlikle pek örtüsmüyor. Akademisyenlik kötü bir is. Bilgelige aykiri, otuz yildir millete not veriyorum, kusturucu bir sey, biktim anasini satayim, hepinize sifir diyecegim bir gün. Ya da hepinize yüz, ne fark eder. Bilgelikle akademisyenlik arasinda bir iliski olabilir, o da yasi 18-20 olanlarla sürekli bir arada olmaktan kaynaklanan bir sey. Bu avantaji kullanirsaniz, yeni kalabilirsiniz.

— Biraz da aşktan konusalim mi?

— Aşkta benim teorim su; aşk dogustan hormonlarla ilgilidir ama ayni zamanda kazanilmasi, edinilmesi gereken de bir seydir. Emek ister. Hormonu iyi salgilayan asik oldugunu sanabilir, çildirabilir, azabilir ama ask ayri birsey. Bir sanat, bir güzellik yaratmaktir ask. Hiyarlarin, hamhalat heriflerin isi degildir. Diyelim ki kizin birini görüyorum, içime bir ates düsüyor ve asik oluyorum. Yok, öyle yagma, böyle beles bir sey olabilir mi? Ates düstükten sonra ne halt yedigine bagli olarak ask olur ya da olmaz. Ates düstükten sonra o atesi düsüren kisiye gidip onu söndüreyim hemen diyorsan, orada ask yoktur.. Ama ask düstugünde; kendimizi, hayati, yasadigimiz kültürü anlamaya ve dönüstürmeye çalisiyorsak, iste ask odur. Bize insan oldugumuzu hatirlatir ve büyük bir sorumluluk yükler. Asik oldugum zaman aklima su gelmeli, asigim, demek ki yapacak çok is var. Yani asktan aldigimiz enerjiyle bir yere bir agaç dikebiliyorsak, bir insana yardim edebiliyorsak, farkli kitaplar okuyabiliyorsak, geregini yerine getirdigimiz seydir. Ask esittir sevgili degil, iki kisilik de degil çok kisiliktir ask. Bütün dünyayi düsman belleyip Leyla'yi sevmek degildir. Leyla'da bütün insanligi sevmektir.

— Bir entelektüel olarak mutlu musunuz?

— Yalniz kaldigim zaman, genellikle gece ikiyle dört arasinda mutlu olurum. Televizyonu açarim ama seyretmem. Sesini dinlerim, duvarlara bakip öyle düsünürüm, belki yazasim gelir bir seyler karalarim. Uykum gelince, bu dünya düzelmez arkadas deyip yatarim. Bugün de kurtaramadik dünyayi ne yapalim derim. Hesabi durus, mutlulugu öldüren seydir. Örnegin Nietzsche, adam hayati boyunca bunu anlatti. Ama Nietzsche'yi okuyup karamsar olan adamlar var, onlara sopayla girismek istiyorum bazen. Adam demis ki, ben bir enerji kaynagiyim. Benim insan gibi insan olabilmem, içimdekilerin olabildigince bastirilmadan ortaya çikabilmesidir. Oysa yasam buna izin ermiyor, birbirimizi maskelemek zorunda kaliyoruz. Gerçi Freud medeniyetin temelinin bu oldugunu söylemis. Biz de içimizdeki hayvanligi bastiracagiz diye, içimizdeki insanligi da bastirmisiz. Hala içimizdeki erotik enerjiyle iliskimizde sakatlik var. Erotik yanimiz ortaya çiktiktan sonra ayip bir sey yaptigimizi düsünüyoruz. Onun için vatan millet sakarya, ilim aski, sanki hiç eros yokmus gibi davraniyoruz, dava adami kalibina siginiyoruz. Bütün bu kaliplarim disinda felsefe; çözüm arayanların değil, soru soranların yeridir, şeytanla muhabbettir. Ne zaman ki şeytan sizi alt eder, o zaman insan olduğunuzu anlarsınız.

*************************** Her yaşam bir romandır zaten. Siz bir öykünün uzun olmasını mı, iyi ve yaratıcı olmasını istersiniz? İşte mesele budur! (Each life on this planet is a novel anyhow. Which one would you prefer; a long story or a creative one? That's the question!)

Mehmet SAĞLAM

Hiç yorum yok: